Lgs Hazırlık / Lise geçiş Sınavları


İşte ÖSS’de yapılacak değişiklikler

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan’ın YÖK’e önerdiği sistemde, üniversiteye giriş sınavının 2010 yılından itibaren iki aşamalı hale gelmesi ve daha sonraki yıllarda adayların tüm test alanlarından, “yazılı” cevaplamaları gereken “açık uçlu” sorular da yöneltilmesi öngörülüyor.

Yarımağan, geçen hafta gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu toplantısında, “2010 yılı ve sonrası için büyük ölçüde kendi önerilerinin yer aldığı sistemi anlattığını” kaydetti.

Önerdiği modelin, Yükseköğretim Strateji Raporu’ndaki önerilerin “biraz daha üzerinde çalışılmış hali” olduğunu belirten Yarımağan, üniversiteye giriş sınavında 2010 yılından itibaren iki aşamaya geçilmesini öngördüğünü bildirdi.

Temel nitelikteki ilk aşamanın başarılması halinde ikinci aşamaya geçileceğini ve ikinci aşamanın cumartesi-pazar günleri olmak üzere iki haftada toplam dört oturumda tamamlanacağını anlatan Yarımağan, adayların bu oturumlarda Matematik, Edebiyat, Fen ve Sosyal test alanlarından soruları yanıtlayacaklarını ifade etti. Yarımağan, “Bu oturumlarda yapılacak sınavlar, bizim bugün yaptığımız ÖSS’nin ikinci kısmındaki testlerin, örneğin Matematik-2 testinin daha geniş bir biçimi olacak. Yani 30 soru sorduğumuz Matematik-2 testi, bir oturumda yapılacak ve tabii ki hem verilecek süre artacak hem de soru sayısı. Örneğin, 100 veya 120 ya da 150 soru yöneltelim diye düşünüyoruz” dedi.

SINAVDA “YAZILI” CEVAP DÖNEMİ

Yarımağan’ın önerisinin YÖK tarafından kabul edilmesi halinde, 2010 yılında başlayacak iki aşamalı yeni sınavda, bir süre sonra, adayların “yazılı” cevaplamaları gereken “açık uçlu” sorular da yöneltilmeye başlanacak.

Yarımağan, konuya ilişkin “Daha ileriki aşamada, soruların bir kısmı açık uçlu olacak. Açık uçlu sorular bölümünde, adaylara küçük küçük sorular yöneltiyorsunuz ve aday, cevabını yazıyor. Makineyle değil, insan eliyle değerlendiriyorsunuz” diye konuştu.

Hangi test alanlarından açık uçlu sorular yöneltileceği sorusuna Yarımağan, “Tüm derslerden olacak. Yani bütün sınav test biçiminde olmayacak, bazı sorular açık uçlu olacak” karşılığını verdi. Yarımağan, şöyle devam etti:

Çünkü, test sınavları eğitimi olumsuz etkiliyor, öğrencilerin belli yetenekleri gelişmiyor. Bütün sınavları test yaparsanız, öğrenci belirli düşünce kalıpları arasında kalıyor, sentez yetenekleri gelişmiyor. Bütün dünya bunu yapıyor. Bizim de yavaş yavaş o yöne gitmemiz lazım. Tabii bu ‘yazılı cevap’ kısmı işin daha sonraki aşaması.”

Açık uçlu sorulara verilecek yanıtların nasıl değerlendirileceğinin sorulması üzerine Yarımağan, şunları kaydetti:

“Öyle çok uzun cevap gerektiren sorular sorulmuyor. Küçük küçük sorulardan oluşuyor. Test sorusu gibi fakat altında şıklar yok. Sonucu aday bulacak. Bu durumda öğrencinin kağıdını, adını gizleyerek, bilgisayar ortamına aktarıyorsunuz. Birkaç yüz hocayla da anlaşma yapıyorsunuz. Her adayın sorusunu iki hocaya veriyorsunuz, değerlendirme talimatı doğrultusunda, onlar değerlendiriyorlar.”

Yarımağan, iki aşamalı sınav sisteminde, yabancı dil sınavının ayrı bir oturumda yapılacağını söyledi.

2009′DAKİ DEĞİŞİKLİKLER

Öte yandan, ÖSS’de 2009 yılında yapılması düşünülen değişiklerin, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının hesaplanmasında okulun başarısının etkisinin azaltılması, adayların mezun oldukları bölümlerle ilgili ya da ilgili olmayan alanlar arasındaki katsayı farkının daraltılması yönünde olduğu öğrenildi.

Mevcut uygulamada, adayların üniversiteye yerleştirme puanları hesaplanırken, okulun ÖSS’deki başarısı da göz önünde bulunduruluyor ve bu durum ‘ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı’ olarak isimlendiriliyor. Şu andaki sistemde, yerleştirme puanları hesaplanırken, okulun başarısı yüzde 21, sınavdaki başarı da yüzde 79 oranında etkili oluyor.

YÖK Genel Kurulu, 2009-ÖSS ve daha sonraki yıllarda geçerli olacak modeli, 29 Ocak 2009′da yeniden görüşecek.

Öğrencilere ilk sınavda 180 soru sorulacak

Mart 2010′da yapılacak 180 dakikalık sınavda 180 soru sorulacak, haziran ayındaki 5 sınavda ise 2.5 saatlik sürelerde 120-150 sorunun yanıtı istenecek..

2010 yılında iki bölüm olarak yapılacak üniversiteye giriş sınavı, 6 aşamada gerçekleşecek. Birinci aşama Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), ikinci aşama ise Lisans Yerleştirme Sınavı (LGS) olarak adlandırıldı. Bu yıl, lise 3′üncü sınıfta öğrenim gören öğrencileri kapsayan yeni sistemin ders ve soru dağılımını, puan hesaplamalarını Uğur Dershaneleri Sınav koordinatörü Turgay Polat ve Eğitim Danışmanı Banu Gürün SABAH’a değerlendirdi. Yeni sistemle getirilen iki aşamalı sınavın ilk ayağı olan YGS, 2010 Mart ayında yapılacak. Öğrencilere ortak olan alan derslerinden 180 dakikada 180 soru yöneltilecek. Bu bölümde sadece ‘Temel Matematik’ ve ‘Temel Türkçe’den alınan puanlar LYS’ye etki edecek. Alınan puan Meslek Yüksek Okulu ve Özel Yetenek Sınav’ı baraj puanını belirleyecek. Bu sınavda belirlenecek barajı geçemeyen öğrenciler, ikinci aşamaya giremeyecek. Sınav soruları, derse bağlı olmayan, muhakeme gücü yüksek ve yorum becerisi içeren sorulardan oluşacak. Sınavdaki soru dağılımı ise şöyle olacak: Temel Matematik (Matemetik-Geometri: 45 soru), Türkçe (Türkçe: 45 soru) Fen Bilimleri (Fizik-Kimya-Biyoloji: 45 soru) Sosyal Bilimler (Tarih-Coğrafya-Felsefe: 45 soru)

LYS HAZİRANDA

Kısa adı LYS olan Lisans Yerleştirme Sınavları ise haziranda yapılacak. Sınavlar, farklı günlerde toplam 5 oturumda gerçekleşecek. Her oturumda farklı bir test uygulanacak. Öğrenciler, girmek istedikleri yükseköğretim programına göre en az iki teste katılacak. AOBP uygulaması devam edecek, ancak etkisi azaltılacak. Her testte 120-150 arası soru bulunacak ve 2.5 saat süre verilecek. 5 ayrı sınavın içerdiği dersler şöyle olacak:

1- LYS-1 = Matematik-Geometri-Analitik Geometri

2- LYS-2= Fen Bilimleri-Fizik-Kimya-Biyoloji

3- LYS-3= Türkçe-Edebiyat-Dil Anlatım-Coğrafya

4- LYS-4= Sosyal Bilimler-Tarih-Coğrafya- Felsefe grubu

5- LYS-5= Yabancı Dil

Lisedeki bölümlere göre öğrencinin girmesi gereken 2 sınav ise şöyle gruplanıyor:

* Türkçe-Matematik bölümü: LYS-1 ve LYS-3

* Matematik-Fen bölümü: LYS-1, LYS-2

* Türkçe-Sosyal bölümü: LYS-3, LYS-4

* Yabancı dil bölümü: LYS-5

PUAN HESAPLAMASI

Sınava katılacak öğrenciler, girdikleri testlere göre farklı puanlar alacak. Öğrencilerin her ders için alacağı puanlar ayrı hesaplanacak. Girdikleri testlere göre de MF 1-2-3, TM 1-2-3, TS 1-2-3 ve YD 1-2-3 puanları hesaplanacak. Bu puanlar hesaplanırken derslerin ağırlığı farklı olacak. Örneğin MF-1 ve MF-2 de fizik dersinin katkısı değişecek. Fakültelerin hangi puan türüne göre öğrenci alacağı üniversitelerden görüş alındıktan sonra YÖK tarafından belirlenecek. Örneğin Makine Mühendisliği bölümü sadece MF değil TM alanına göre de öğrenci alıp almayacağını bildirecek. YÖK’ten yapılan açıklamada şöyle denildi: “YGS test puanları üzerinden belirli yeterliliklerin aranması LYS’deki derslere ait testlerin ağırlıkları, puan türlerindeki testlerin ağırlıkları, aynı yükseköğretim programı için birden fazla puan türü tanımlanması hususları fakültelerden görüş alınarak YÖK tarafından daha sonra karara bağlanacaktır.”

ÖSYM Başkanı’ndan yeni sınav sistemi hakkında önemli açıklamalar

ÖSYM Başkanı Yarımağan: 2010′da aynı derslerden aynı biçimde sorular sorulacak.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010′da geçilecek yeni üniversiteye giriş sistemi ile ilgili, “Aynı derslerden aynı biçimde sorular sorulacak. Hiçbir ek konu yok. Soru sayısı biraz fazla olacak. Yeni sistem öğrencinin lehine.” dedi. ‘Sınav sistemi değişti, meslek liseliler istedikleri yere girecekler.’ şeklindeki değerlendirmenin ise doğru olmadığını söyleyen Yarımağan, “Meslek liseliler için beklentiler çok ileri gitmemeli.” diye konuştu. Yarımağan, yeni sistem ile açık uçlu sorular ile sınav yapmanın alt yapısının da oluşturulduğunu aktardı.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, CİHAN’a 2010 yılında uygulamaya konacak üniversiteye giriş sistemi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Mevcut sistemde iki aşamanın tek bir oturumda gerçekleştiğini hatırlatan Yarımağan, bunun bazı sakıncaları da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Yarımağan, “Öğrenci, 3 saatlik sürede 180 soruya cevap veriyor, ama bu sorular 10-15 ders ile ilgili. Örneğin; öğrenci 10 dakika Tarih, 15 dakika Coğrafya, arkasından 5 dakika Felsefe, biraz Fizik, Kimya, Biyoloji, Psikoloji, Sosyoloji düşünüyor. Bu durum ise ölçme açısından sağlıklı değil.” dedi.

Yeni sınavın bu noktada kolaylık getireceğini kaydeden Yarımağan, “Çocuk bilecek ki, bu sınavda sadece Matematik ve Geometri sorularına yanıt verecek. Kendini bu psikolojiye hazırlayacak.” diye konuştu.

SORU SAYISI ARTIRILARAK, ÖĞRENCİNİN DERS DÜZEYİNDEKİ BAŞARILARI BELİRLENECEK

Mevcut sistemdeki olumsuzlukların bir diğerini ise ders gruplarının başarısını ölçmek olarak açıklayan Yarımağan, “Hiçbir zaman Fizik, Kimya, Biyoloji başarısını ayrı ayrı ölçmüyoruz. Fizik ve Biyoloji başarılarını aynı kefeye koyuyoruz. Oysa bazı programlar için fizik başarısı daha önemlidir, bazı programlar için Biyoloji başarısı.” ifadesini kullandı.

Yarımağan şunları dile getirdi: “Bugünkü sistemde SAY 2 puanı; tıpta, hemşirelikte, matemeatik- fizik- biyoloji bölümünde kullanılıyor. Oysa bu programlar için gerekli olan bilgi ve yetenek birbirinden oldukça farklı olabilir. Örneğin bilgisayar mühendisliğine giden öğrencilerin Kimya, Biyoloji bilgilerinden çok, belki Fizik bilgileri, Mantık bilgileri artı dil bilgileri önemlidir. Tıpa giden öğrenci için Biyoloji ve Kimya bilgileri ön planda olabilir. Biz bu gün aynı ölçüyü kullanırken, yeni sistemde bu programlara giderken farklı ölçüler kullanacağız. Yani puan türünü çok artıracağız. Puanları hesaplarken de ders başarılarını kullanacağız. Örneğin belli bir puan türünde fiziğin ağırlığı yüzde 20 olacak, Kimyanın ağırlığı yüzde 10 olacak. Bir başka puan türünde ise tersine Biyolojinin ağırlığı fazla olacak, Matematiğin ağırlığı biraz daha az olacak. Her yükseköğretim programının ihtiyacı için veya her yükseköğretim programı grupları için farklı puan türleri tanımlayarak, öğrencilerin seçme ve yerleştirme işlemlerinin daha sağlıklı olarak yapılmasını sağlamaya çalışacağız.”

Yarımağan, bu konular ile ilgili YÖK’ün üniversitelerin görüşlerini de alarak karar vereceğini anlattı.

“AYNI DERSLERDEN AYNI BİÇİMDE SORULAR SORULACAK”

Öğrencilerin hazırlanması açısından mevcut sistem ile yeni sistem arasında hiçbir fark bulunmadığını aktaran Yarımağan, “Öğrenci hangi alanlardaki programa gitmek istiyorsa, onunla ilgili derslerini iyi öğrenecek. Yani Fen mühendisliğe gitmek istiyorsa; Matematik ve Fen dersleri ağırlıklı olarak değerlendirilecek.” şeklinde konuştu.

Yarımağan, şunları dile getirdi: “Aynı derslerden aynı biçimde sorular sorulacak. Hiçbir ek konu yok. Sadece mesela, MAT 2 testi, bir sınavdaydı; biz onu oradan çıkardık. MAT 2 Testini ayrı bir sınav yaptık. Öğrneğin Haziran’da öğrenciler bugünkü MAT 2 testi yerine ayrı bir sınava girecekler. Lise müfredatında olan sorular sorulacak. Soru sayısı biraz fazla olacak. Öğrenciye de 2 puan hesaplıyoruz. Bir Matemetak bir Geomerti puanı hesaplayacağız. Bugünkü sistemde ise Matematik ve Geometriyi karıştırıp, tek bir puan olarak hesaplıyorduk. Niye böyle bir ayrışmaya gittik? Belki Mimarlık fakültesine girerken; Geometri Matematiğe göre daha önemli. Mimarlık ve benzeri programlara girerken kullanılan puan türünde, Geometrinin ağırlığı daha fazla.”

“VELİLERDEN ŞİKAYET GELDİ AMA HİÇBİR ŞEY ALT ÜST OLMUYOR”

Yeni sistemin açıklanmasının ardından bazı velilerden, ‘Çocuğum bir buçuk yıl sonra sınava girecek. Bugünkü sisteme göre hazırlığımızı yapmıştık. Her şey alt -üst oldu.’ şeklinde yakınmalar geldiğini aktaran Yarımağan, “Hiçbir şey alt – üst olmuyor.” dedi.

Öğrencinin alan seçmesinde ya da hazırlanmasında hiçbir fark olmadığını aktaran Yarımağan, “Tek fark öğrenci tek sınav yerine, ayrı zamanlarda üç sınava girecek. Daha rahat bir ortamda, daha çok soru cevaplayacak. Bunun öğrencinin lehine olduğunu düşünüyorum.” ifadesini kullandı.

“MESLEK LİSELİLER İÇİN BEKLENTİNİN ÇOK İLERİ GİTMEMESİ LAZIM”

“Beklentilerin büyük olmasından kuşku duyarım.” diyen Yarımağan, ’sınav sistemi değişti, meslek liseliler istedikleri yere gidecekler biçimindeki’ bir değerlendirmenin doğru olmadığını vurguladı.

Yarımağan, “Bir kere, bu ikinci sınavda (Lisansa Yerleştirme Sınavları) soracağımız gerek matematik, gerek fen, gerekse sosyal bilimler soruları, öğrencileri lisans programlarına hazırlayan, genel lisenin müfredatına dayalı olacak. Buradaki matematik testinde, meslek lisesinden mezun olan bir öğrencinin başarılı olma şansı çok yüksek değil. Ama, teknik liseden gelen… Bildiğim kadarıyla teknik liseler, lise fen koluyla eşit dersleri okuyorlar. Teknik liseden gelen bir öğrencinin Fen ve Matematik testlerinde başarılı olup, sınavdan iyi bir derece elde etmesi mümkün olabilir, ama örneğin endüstri meslek lisesinin belirli bir alanından gelen öğrencinin o düzeyde başarılı olma şansı yoktur. Meslek liseliler için beklentilerin çok ileri gitmemesi lazım. Tabii ki, çok başarılı meslek liseliler, önlerinde katsayı farklılığından doğan bir engel yok ise veya bu engel küçük ise… Ama bu engel hiç olmasa bile, yani katsayı eşit uygulansa bile, müfredat nedeniyle, okulun amacı nedeniyle meslek liselilerin lisans programlarına gitmesinde zaten zorluk var.

En çekindiğim konu şudur: Diyelim bir meslek liseli öğrenci, bir mühendislik programına gitmek için, matematik ve fen testlerine cevap vermesi lazım. Oysa liselerde okutulan matematik ve fen derslerinin tümünü o meslek lisesinde okumadıysa, bir kısmını eksik okuduysa, bu açığını gidermek için dershaneye giderse, dershaneye gitmesine rağmen başarılı olma ihtimali çok yüksek olmadığı için, hayal kırıklığına uğrayabilir. Zaten meslek lisesinin amacı öğrenciyi mühendisliğe hazırlamak değildir.

Eğitimini başından beri bütünlük içinde gören öğrenci ile böyle tamamlama eğitimi ile eksiklerini gidermeye çalışan öğrencinin durumu birbirinden farklı olur. Öbür öğrenci girişten itibaren belli bir bütünlük içinde. birbiri ile ilişkileri ile öğrendiği için, o bilgileri daha iyi hazmetmiştir. Eksiğini dershanede kısa sürede gidermeye çalışan öğrenci, aynı şansa sahip değildir. Sınav sistemi değişti herkes her istediği yere gidecek, şeklindeki beklenti, bence gerçeği yansıtmıyor. Ve öğrencilerde gerçekçi olmayan bir beklenti oluşturabilir. Ben bunu tehlikeli bulurum.”

ORTAÖĞRETİM BAŞARISININ SINAV PUANINA NE TÜRLÜ KATILACAĞINA YÖK KARAR VERECEK

ÖSYM Başkanı Yarımağan, 0.3 ve 0.8 katsayıları ile ilgili ise, ortaöğretim başarısının bir şekilde yerleştirme puanına dahil edilmesi gerektiğini kaydetti.

Yarımağan, “Sınav puanı belirlendikten sonra, bunun üzerine, ortaöğretim başarı puanı bir türlü, belirli bir katsayı ile çarparak, eklenmesi lazım. Ama bu farklı katsayılar ile çarpılır, aynı katsayılar ile çarpılır, bugünkü katsayılar aynen korunur ya da değiştirilir… Yasa diyor ki, üniversiteye girişte ortaöğretim başarısı belirli bir biçimde dikkate alınır. Dolayısı ile katmak zorundayız. Yasa değişitirilmediği sürece katılması gerekli. Ama nasıl katılacağı YÖK’ün yetkisinde. O konuyla ilgili bir karar ise alınmadı.” dedi.

ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 99′U SINAVLARIN İKİSİNE VEYA BİRİNE GİRECEK

Mevcut sistemde öğrencilerin istedikleri alandaki testleri cevaplayabildiklerini hatırlatan Yarımağan, şunları söyledi: “Ama bunun üzerine ortaöğretim başarı puanı düşük bir katsayı ile eklendiği için, şansı çok düşük oluyor. Bugünkü sistemde de isteyen aday MAT 2 testini, isteyen aday FEN 2 testini cevaplıyor. Yeni sistemde de 5 sınav. Bu sınavın saatlerini ayrı ayrı günlere koyacağız. Normal koşullarda, öğrencilerin yüzde 99 u bu sınavların ikisine veya birine girecek. Sadece yabancı dil puanı ile öğrenci alan programlara gitmek isteyen birine girecek. Büyük kısmı ikisine girecek. Ama içlerinden üçüne girenler az miktarda olabilir. Veya kendini denemek isteyen, değişik düşüncesi olup ta beş sınavın beşine de girmek isteyen çok az sayıda öğrenci olabilir. Ben bunları istisna olarak değerlendiriyorum.”

BU SİSTEMDE DERSHANEYE İLGİ ARTMAZ YA DA EKSİLMEZ

Sınav sayılarının artmasının dershaneye ilgiyi artıracağı anlamına gelmeyeceğini söyleyen Yarımağan, “Bugünkü sistemde 10 fizik sorusu soruyarsak, yeni sistemde belki 40 fizik soru soracağız. 10 fizik sorusu yerine 40 fizik sorusu soracağız diye, öğrencinin dört katı fazla çalışmasına gerek yok. Sınavlar iki ay içinde yapılacak. Mesela ilk sınava Nisan ayında, ikinci sınava Haziran’ın 20’sinde ve 25′inde girecek. Ortaöğretimde yapıldığı gibi, lise 1, lise 2, lise 3′te bir sınav, liseyi bitirdikten sonra bir sınav yaparsanız, öğrenci dört yıl dershaneye gitme ihtiyacı duyabilir. Biz bütün sınavları lise bitiminde yapıyoruz. Cevaplayacağınız soru sayısının artması, hazırlanma sürecinde değişiklik yapmanız anlamına gelmez. 3 soru için 3 saat çalışıyorsanız, 6 soruya cevap vermek için 6 saat çalışmazsınız, yine 3 saat çalışırsınız. Dolayısı ile bu sistemin dershaneye olan ihtiyacı artırması ya da eksilmesi gündemde olmamalı.” şeklinde konuştu.

“AÇIK UÇLU SORULARLA SINAV YAPMANIN ALT YAPISI OLUŞTURULUYOR”

Yarımağan, yeni sistem ile açık uçlu sorular ile sınav yapmanın alt yapısının oluşturulduğun aktardı.

“Bu sistemin ikinci çıkış noktası, hemen olmasa bile birkaç yıl sonra açık uçlu sorularla sınav yapmanın alt yapısını oluşturalım.” diyen Yarımağan, “1.5 milyon kişinin girdiği bir sınavda, açık uçlu soru sormak mümkün değil. Ama sınavları birbirinden ayırdığımızda, bizim beklentimiz, Matematik sınavına yaklaşık 500 bin kişi girecek, Fen sınavına 300 bin kişi girecek. 300 bin kişiye yaptığımız bir sınavda, açık uçlu soru sorabiliriz. Kısa cevaplı, açık uçlu sorular sorabiliriz.” şeklinde konuştu.

Dünyada bütün sınavlarını çoktan seçmeli test usulü ile yapan tek ülkenin Türkiye olduğunu kaydeden Yarımağan; bu nedenle öğrencinin sentez yeteneğinin hiç gelişmediğini, analiz yeteneğinin ise kısmen geliştiğini belirtti. Yarımağan, “Dolayısı ile öğrenci üniversiteye yetersiz gidiyor.” dedi.

Açık uçlu sorularda, öğrenciden nasıl düşünüp, hangi işlemi yapıp, hangi sonucu bulduğunu yazmasının beklendiğini aktaran Yarımağan, değerlendirmenin de objektif bir biçimde yapılabildiğini söyledi.

Yarımağan şöyle devam etti: “Örneğin, biz bugün test sorularında ‘şu koşullarda şu kadar parayı bankaya yatırırsanız, üç ay sonra ne kadar faiz elde edersiniz’ diyoruz. Altına da şık olarak yazıyoruz: 200 lira, 300 lira, 500 lira. Açık uçlu olduğunda, buna benzer küçük bir soru yine sorulabilir ama altına şıklar yazılmaz. Öğrenciden şu beklenir: Aylık faiz şu kadar olduğu için, bir yıl içinde şu kadar faiz getirir. İkinci yıl da şu kadar faiz getirir. Bunun toplamı da şudur. Yani, belki üç satır ile cevap verecektir. Bunun değerlendirmesinde de öğretmenler için talimat hazırlanıyor. Şu ara sonucu yazana bir puan, şu ara sonucu yazana iki puan, ana sonucu yazana da 3 puan. Toplam sorunun cevabı 5 puan. Kime 5 puan, kime 2 puan, kime 3 puan verileceği kesin kes belli. Şu savaşın sonunda kimler arasında hangi anlaşma yapılmıştır diyorsunuz. Bir hangi devletler arasında yapıldığını yazmasını istiyorsunuz, bir tarihini istiyorsunuz, bir de belki onun ile ilgili bir sonuç istiyorsunuz. Öğrenciden beklediğiniz üç bilgi vardır. O üç bilginin her birinin değerinin ne olduğu da bellidir. Değerlendirme talimatlarını yazarak, öğretmenlere dağıtıyorsunuz. Bu şekilde bir öğrencinin kağıdını iki öğretmene okutuyorsunuz, tabi kimlikleri gizli. Onlardan gelen sonuçlar birbiri ile tutarlı olursa o sonucu kabul ediyorsunuz. İki öğretmenden farklı sonuçlar gelirse, o zaman üçüncü bir öğretmen veya bir jüri tarafından okunuyor. Yani değerlendirme sağlıklı bir şekilde oluyor. Birkaç yıl sonra, bilemiyorum bundan sonraki yönetimler ne yönde karar alacaktır, ne şekilde gelişecektir, ama birkaç yıl sonra açık uçlu soruların da yer alacağı bir sisteme geçilebilir. Bu sistem, o alt yapıyı da kuruyor.”

Açık uçlu sorulardan öğrencilerin korkmaması gerektiğini dile getiren Yarımağan, “Bugünkü sistemden çok farklı değil. ama bence olumlu etkileri olacaktır. Bütün sınavların hepisini de açık uçlu yapmak şart değil. Bazı sorular gene çoktan seçmeli olabilir. Ama her şeyin çoktan seçmeli olması, eğitim üzerinde olumsuz etki yapıyor. Biz bunları önlemek istiyoruz.” dedi.

Sonraki Sayfa »